Nuçe(haberler)
 
.
Tahir Köcer Bölge Halk Meclisine secildi
www.hestrek.de tarih 02.03.2010 um 14:08 (UTC)
 AlmanyaŽnin Beilefeld Sehrinde bulunan Kürdistan Zenrum derneginde,28.02.2010 saat 12:00 de baslayan 3.kongreye 90 Delegenin katilimi ile basladi.

Bielefeld Bölge Halk Meclisi de önceki gün 3. Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kongreye, Bielefeld, Münster, Osnabrück, Herford, Detmold, Gütersloh kentlerinden gelen Kürdistanlılar katıldı.

Kongrede konuşan Avrupa Barış Grubu Sözcüsü İsmet Kem, Kürt halkının gerek askeri, gerekse de siyasi alanda gerçekleştirilen hamlelerle özgürlük mücadesinde önemli adımlar attığını belirtti. Türk devletinin Zap’a gerçekleştirdiği operasyonda gerilla karşısında başarısız kalması ardından 29 Mart yerel seçimlerinde Kürtlerin kendi adaylarına sahip çıkmasını askeri ve siyasi başarıya örnek gösteren Kem, Kürt halkına yönelik her türlü baskıya rağmen özgürlük mücadelesinin sürdüğünü söyledi. Kem, halk meclislerinin ise, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sunduğu konfederal sistemin bir ayağı durumunda olduğunu belirtti. Kem, Avrupa’da yaşayan Kürdistanlıların, kendilerini bu meclisler içinde ifade etmesi gerektiğini vurguladı ve “Meclisinden, halkından, kültürel değerlerinden ve onun siyasetinden uzak kalan birey ve aileler zamanla kendi toplumuna yabancılaşır” dedi.

Kem’in konuşması ardından Bölge Halk Meclisi’nin bir yıllık çalışma raporu okundu. Raporun Kürtçe yazılmaması delegeler tarafından eleştiri konusu oldu. Yine delegeler, halk meclisi çalışmalarında sistemin henüz anlaşılmadığını, komisyonlarda diyalog eksiklikleri yaşandığını, bunun da verimli bir meclis çalışmasını ortaya çıkarmadığı eleştirisinde bulundu. Delegeler ayrıca Bölge Halk Meclisi’nin gençlik ve kadına yönelik yeterli ve düzenli bir çalışma ortaya koymadığı yönünde de eleştiride bulundu.

Yapılan seçimlerde Tahir Koçer, Meclis Başkanlığı’na getirildi. 9 kişilik Hak ve Adalet Komisyonu’nun da delegelerin oyları ile seçilmesinin ardından diğer komisyonlar belirlendi. Örgütleme, kadın, gençlik, kültür-sanat, dış ilişkiler ve kurumlar komisyonları şeklinde 7 komisyonun kurulduğu mecliste toplam 90 delege görev aldı. Kongrede hazır bulunan Nordrhein Westfalen (NRW) Sol Parti milletvekili adayı Ali Atalan da, “bizler artık diplomasi faaliyetlerine ağırlık vermeliyiz” diyerek, Kürtlerin eyalet seçimlerinde oy kullanmasını istedi.

Bölge Halk Meclisine secilen Tahir KöcerŽe üstün basarilar dileriz.

www.hestrek.de
hestrek@hotmail.de
 

Kürdistan Şehitleri ve Kayıp Aileleri Meclisi kuruldu
Tahir Köcer tarih 18.01.2010 um 13:23 (UTC)
 Avrupa’nın birçok ülkesinden gelerek Almanya’nın Dortmund kentinde buluşan binlerce gerilla ve kayıp ailesi, 55 üyesi bulunan Kürdistan Şehitleri ve Kayıp Aileleri Meclisi’ni kurdu. Meclis çalışmaları içerisinde kayıpları AİHM’e taşınması da var.

Başta Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre, Belçika gibi ülkeler olmak üzere Avrupa’nın birçok yerinden çatışmalarda, kontra saldırılarda, sokak ortası infazlarda, cezaevlerinde yaşamını yitirenlerin aileleri ile kayıp aileleri Dortmund kentinde düzenlenen birinci Kürdistan Şehitleri ve Kayıp Aileleri Konferansı için toplandı.

Binlerce kişinin katıldığı konferansta konuşan şehit ailelerinden Herbiji, “Kürdistan özgürlük hareketi uzun yıllar içinde büyük direnişlerin yolunu açtı. Mücadele henüz sona ermedi. Son 200 yıl çok kan döküldü. Biz çocuklarımızı kaybettik, evlerimizi kaybettik. Ama ağlamadık. Her zaman kayıplarımızı hesabını sorduk” dedi.

Hozan isimli gerilla gazisi, “Tarihte yazılmasa da, isimleri geçmese de Kürdistan’ın her taşı, kayası ve ağacı özgürlük destanına tanık oldu. Herkes biliyor ki bugün Kürdistan'da 12 yaşında taşlarla mücadele eden çocukların adları ya Agit, ya Berivan, ya da Çekdar'dır. Bizim küçük Agitlerimiz var. Düşman bu nedenle Kürtleri tanımaya mecbur kaldı” şeklinde konuştu.

Konferansta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, KCK, Kongra-Gel ve CDK’nin mesajları da okundu.

ŞEHİT SERGİSİ

Ailelerin beraberlerinde getirdikleri çocukları ve yakınlarının resimleri büyük salonda sergilendi. Kurulan sahnede Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın büyük boy resmi ile KCK bayrakları asıldı.

Konferansın misafir bölümünde KNK Başkanı Ali Yiğit, AP eski milletvekili Feleknas Uca, Yazar Maşallah Öztürk, Yazar Medeni Ferho, BDP milletvekili Özdal Uçar, Kürdistan İslami Hareketi Başkanı Mele Şafi ye aldı.

ÜÇER: BİZ HALKIMIZIN MİLLETVEKİLLERİYİZ

Konferans 5 kişilik divanın seçilmesi ardından başladı. Almanya’ya bir dizi temaslarda bulunmak için gelen BDP Van Milletvekili Özdal Üçer de divan seçiminin ardından bir konuşma yaptı. “Binlerce özgürlük gazisi var. Binlerce zindan direnişçisi var. Milyonlarca insanımız onları yalnız bırakmaz” diyen Üçer, Türk hükümeti ve yetkililerine de seslenerek, “Kürtlerin özgürlüğünü engelleyemezler” vurgusunu yaptı. Üçer, “Bütün Kürtlere çağrımız şudur ki gelin ülkenize, özgür bir yaşam yaşayın. Biz onların sisteminin milletvekili değiliz. Biz halkımızın milletvekilleriyiz” şeklinde konuştu.

UCA: SUÇLU İNSANLAR AİHM’DE YARGILANMALI

Feleknas Uca ise, kayıpların durumuna dikkat çekerek “Suçlu insanların AİHM'de yargılanmasını istiyoruz. Ben bu çalışma için hazırım. Böyle bir çalışma için komitedeki arkadaşlarla konferans sonrası da konuşacağız. Üzerime düşeni yaparım. 2010'da Kürt halkının özgürlüğe ulaşmasını umut ediyorum” diye belirtti.

Konferansta delegelerin de yaptıkları konuşmalar ardından 55 kişilik meclis oluşturulmasına karar verildi. Daha sonra Meclis’te ye alanlar belirlendi. Meclis üyeleri daha sonra kendi yönetimi seçecek.

Konferansta alınan kararlardan bazıları şöyle:

-Meclis’in her altı ayda bir konferans yapması

-Şehid ailelerinin listesinin çıkarılması

-Kayıp ailelerine ilişkin bir internet sayfası hazırlanması

-Bir büro kurulması

-Uluslar arası kurumlarla ortak çalışmalar yaparak akıbetlerinin açığa çıkarılması, kontralar tarafından katledilen insanların AİHM’e taşınması

 

Birdal, Ahmedinecad'a gönderdiği mektupta Kürt muhaliflerin idam edilmesine tepki gösterdi
ANF tarih 16.01.2010 um 01:06 (UTC)
 ANKARA - TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi BDP’li Akın Birdal, İran’ın PJAK’lılara yönelik son dönemlerde artan idamları durdurması için Ahmedinecad’a mektup gönderdi. Birdal, yaşam hakkının kutsal olduğunu vurguladı.

Türkiye-İran Parlamento Dostluk Grubu üyeliğini de yapan BDP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, İran Devlet Başkanı Mahmut Ahmedinecad’a gönderdiği mektupta, İran’da son dönemde Kürt muhaliflerin idam edilmesine tepki gösterdi. Birdal, İhsan Fetahiya’nın idam edilmesini örnek gösterdi ve sırada bir çok idamın olduğunu hatırlattı. İdamların durdurulmasını talep eden Birdal, mektubunda şöyle dedi:

Sayın Mahmud Ahmedinecad

İran İslam Cumhuriyeti Devlet Başkanı

Sayın Başkan,

Son yıllarda ülkelerimiz İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında komşuluk ilişkisini aşan ve her düzeyde gelişen dostluk ve işbirliğini sevinerek izliyoruz. Bu dostluk ve işbirliğinin kalıcı hale gelmesi hiç şüphesiz hem ülkelerimiz hem bölgemiz ve hem de halklarımız açısından büyük önem taşımaktadır.

Ancak bir süredir İran, çeşitli suçlardan dolayı gerçekleştirdiği idam cezaları ile de kamuoyunun gündeminde yer almaktadır.

Geçtiğimiz günlerde İhsan Fetahiyan isimli gencin idam edildiği, sırada pek çok kişinin olduğu kamuoyuna ve basına yansıyan bilgiler arasındadır.

Sayın Başkan,

Bütün inanç sistemleri ve uluslar arası hukuk ilkeleri insanın yaşam hakkının kutsallığı ve dokunulmazlığı üstüne kurulmuş ve oluşmuştur. Yüzlerce yıllık insan hakları mücadelesi de yaşam hakkı üzerine başlamıştır.

İnsan hakları ve hukuksal düzeyde gelinen noktada idam cezalarının caydırıcı ve geri dönüşü olmayan bir cinayet olduğunun herkes tarafından bilindiği ve bunun devlet eliyle işleniyor oluşunun kabul edilemediği bir dünyada yaşıyoruz.

İdamların durdurulması için yapılacak girişimlerin İran İslam Cumhuriyetinin iç işlerine karışmanın ötesinde, halklarımız arasındaki kardeşliği sağlamlaştıracak, daha demokratik ve insan haklarına dayalı bölgesel dostluğun ve işbirliğinin yolunu açarak gelecekte barışı daha sağlam temellerde sağlayacağından emin olabilirsiniz.

Sizden idam cezalarının durdurulması ve bu cezaya çarptırılanların cezalarının af edilmesi için yetkinizi kullanmanızı diliyor içten saygılarımı sunuyorum. 15 Ocak 2010

Birdal Ahmedinecad'a ‘idamları durdur’ mektubu gönderdi




Akın BİRDAL

Diyarbakır Milletvekili

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi

Türk-İran Parlamento Dostluk Grubu Üyesi

İnsan Hakları Derneği Onursal Genel Başkanı

ANF NEWS AGENCY

 

17 Kürt parlamenterden Türk elçiliğine mektup
ANF tarih 06.01.2010 um 21:04 (UTC)
 HEWLER - Irak parlamentosunda grubu bulunan 17 Kürt parlamenter, Türk devletinin Kürtlere yönelik şiddetini eleştirerek, Türkiye’nin Irak elçiliğine bir mektup gönderdi.

17 Kürt parlamenter, Türkiye’nin Irak konsolosluğu ve Irak parlamentosunda grubu bulunan partilere gönderdikleri mektupta, Kürt illerinde yapılan gösterilerde sert müdahale yapılmasını protesto etti ve cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan duruma müdahale etmesi istendi.

Mektupta insan hakları örgütleri ve Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollardan çözülmesi için daha fazla çaba harcamaları talep edildi.

Mektupta DTP’nin kapatılmasının Türkiye hükümetince başlatılan ‘’Kürt açılımına’’ tezat bir gelişme olduğu belirtildi. Gösterilere sert bir şekilde müdahale edilmesini kınayan parlamenterler, bunun insan haklarına aykırı olduğu ve sorunları çıkmaza soktuğunu kaydetti.

Tarafların Kürt meselesinin barışçıl bir yolla çözülmesi için çaba göstermesi gerektiğini belirten parlamenter, Türkiye parlamentosunun Kürtler ile diyaloga geçmesi çağrısında bulundu.

ANF NEWS AGENCY
 

Şerefname 5 cilt olarak basılıyor
ANF tarih 01.01.2010 um 12:09 (UTC)
 İSTANBUL - Bitlis Hükümdarı Beşinci Şeref Han tarafından 1597 yılında Farsça olarak kaleme alınan ve Kürdistan tarihine ilişkin en önemli kaynak olarak kabul edilen 'Şerefname' Yaba Yayınları tarafından ilk kez 5 cilt olarak basılıyor.

Bitlis Emiri Şemseddin Han'ın oğlu, Osmanlılarla 1541 yılında ittifak antlaşması imzalayan Rojkanlı 5. Şeref Han tarafından kaleme alınan ve Kürdistan tarihinin en önemli kaynaklarının başında gelen 'Şerefname' Yaba Yayınları'nın kapsamlı çalışmasıyla yayına hazırlandı. İlk 3 cildi tamamlanarak okuyucuyla buluşturulan eserin iki cildi ise hazırlık aşamasında.

KÜRTLERİN PAHA BİÇİLMEZ DEĞERİ

400 küsür yıl önce bir yönetici, bilim insanı tarafından kaleme alınan, Kürtlerle ilgilenen tüm Kürdolog ve araştırmacılar tarafından önemine her dönem vurgu yapılan ve ancak İslamiyet'ten sonra, özellikle 9. yüzyıldan bu yana Kürtlük damgasını taşıyan kimi devlet, sultanlık, hükümdarlık veya beylik şeklinde ortaya çıkan kurum ve statülere ışık tutan 'Şerefname' ilk kez, geniş açıklayıcı notlar eklenerek, genişletilmiş haliyle hazırlandı.

Birinci Şeref Han 1508'lerde bir gurup Kürdistan Melik, Emir ve Beylerine öncülük yaparak, bağlılıklarını bildirmek ve Şah İsmail'le anlaşmak üzere gittiğinde, Safevi Şah'ı tarafından zindana atılıyor; bir yolunu bulup da kaçtığında, Bitlis'in Safevi işgalini kaldırmaya çalışarak Rojkanlıkların güçlerinin bir imparatorluğa yetmeyeceğini görüyor; bunun üzerine zaman, mekan ve fırsatları çok iyi değerlendirerek; Mevlana İdris'i ve Muhammed Ağa Keloki'yi görevlendirerek Sultan Selim Han'la diyalog kurarak, 1514 Amasya Antlaşması'nın gerçekleşmesinde önemli öncülük görevinde büyük bir başarı sağlıyor.

Fransızca aslından Celal Kabadayı tarafından çevrilen ve Şerafiddin Han'ın bu çalışmasını açıklayıcı notlarla da zenginleştiren yayınevi 30. kuruluş yılında özellikle Kürtlere önemli bir hazineyi derlitoplu şekilde sunuyor.

Tarih sahnesine çıkan halkların, kültürlerin harmanlandığı bu dev eser, Mezopotamya halkları için olduğu kadar dünya tarih mirası için de önemli bir yere sahip. Birinci cildin girişinde yer alan ve tamamen Charmoy'un çalışması olan Kürt tarihi, Etnoğrafya ve Coğrafyası bölümü nedeniyle orijinal aslından bir cilt fazla olacak şekilde hazırlanan eser, danışman ve çevirmenlerle de uyum içinde kalınarak, hata payından arındırılmış şekilde basılıyor.

Metinlerinde yer alan Arap harfleriyle yazılmış bazı uzun pasajların latin harfleriyle ve farklı fontlarla yer aldığı eser, daha önce 3 ayrı çevirmenin elinden geçmiş baskılarıyla da karşılaştırılarak ve anlam bütünlüğü sağlanarak, titiz bir redaksiyonla okuyucuya ulaşacak. Konularına ilişkin bazı resim ve gravürlerin de eklendiği 'Şerefname'nin her cildinin sonuna da kapsamlı adlar dizini eklendi.

Yazarı tarafından istinsah edilmiş haldeki özgün el yazması Oxford'aki Bodleian Kütüphanesi'nde bulunan ve çok sayıda el yazması nüshası Türkiye'deki kütüphanelerde de bulunan eserin Rusçası 1806 yılında, Fransızcası 1868 yılında, Arapça çevirisi 1958-1868 yılında yayımlanan 'Şerefname' daha önce de kötü bir baskı ve dille Türkçe yayımlanmıştı.

ANF NEWS AGENCY
 

DTP Milletvekilleri: Ayna’nın can güvenliği tehdit altında
ANF tarih 23.12.2009 um 00:17 (UTC)
 ANKARA - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sözleri ardından bir açıklama yapan eski DTP Milletvekilleri, Emine Ayna’ya yönelik “siyasi saldırı kampanyası” yürütüldüğünü belirtti. DTP'liler, Ayna'nın "can güvenliğinin tehdit edildiğini" kaydederrek, "Yaşanacaklardan bu kampanyayı yürütenler, bu sözleri söyleyenler sorumlu olacaktır” diye uyardı.

Eski DTP milletvekilleri, bir süreden beridir eşbakanlı Emine Ayna’ya yönelik bir siyasi saldırı kampanyası yürütüldüğünü belirterek, DTP’ye karşı başlatılan siyasi linç kampanyasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da katıldığını kaydetti.

LİNÇ KAMPANYASINA ARINÇ DA KATILDI

DTP’li milletvekillerinin açıklaması şöyle: “Bir süredir Eşbaşkanımız Emine Ayna’ya yönelik, bir siyasi saldırı kampanyası yürütülmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin partimiz hakkında açılan kapatma davasını esastan görüşmeye başlayacağını açıkladığı günden itibaren bu saldırı, DTP’nin kapatılmasını haklı ve meşru göstermeye dönük bir siyasi linç kampanyasına dönüştürüldü.

Bu linç kampanyasına, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da dün yaptığı açıklama ile katıldı. Siyasi nezaket ve üslup konusunda başkalarını uyarma hakkını kendinde gören Arınç, bir kadın politikacıya hakaret edecek kadar kontrolünü kaybetti. Bu çirkin hakareti kınıyor, herkesi siyasetin seviyesini düşürmeyecek bir yaklaşım içerisinde hareket etmeye davet ediyoruz.

Bu siyasi linç kampanyasının amacını biz çok iyi biliyoruz. Meclise geldiğimiz günden beri, birlik ve beraberliğimizi bozmak, ortak irademizi zaafa uğratmak, muhalefet etme gücümüzü zayıflatmak amacıyla partimizde görüş ayrılıkları bulunduğunu ileri süren bir politika izlendi. Eş başkanımıza yönelik siyasi linç kampanyası da bu politikanın bir ürünüdür.

CAN GÜVENLİĞİ TEHDİT ALTINDA

Siyasi partiler mezarlığına dönen Türkiye’de, ısrarla parti kapatma uygulamasının devam ettirilmesindeki asıl amaç da siyasi iradeyi bölmek, parçalamak, gücünü zayıflatmaktır. DTP’nin kapatılmasının da böyle bir sonuca hizmet edeceğini umanlar olduğunu biliyoruz. Kapatma kararının, partimizde fikir ayrılığı ve bir dağılma yaratacağını umanlar, bunun gerçekleşmediğini görünce histeriye kapıldılar ve yine eski taktiklerine sarıldılar.

Bu taktik, siyasi ahlak açısından sorgulanmaya muhtaç bir yaklaşım olmakla birlikte, yaratacağı başka sonuçların da iyi görülmesi gerekir. Yürütülen bu siyasi linç kampanyası, Eşbaşkanımız Emine Ayna’yı aynı zamanda hedef göstermektedir. Can güvenliğini tehdit etmektedir. Yaşanacaklardan bu kampanyayı yürütenler, bu sözleri söyleyenler sorumlu olacaktır.

CİNSİYET AYRIMCILIĞI

Bu siyasi linç kampanyasının bir başka boyutu da Emine Ayna’nın bir kadın olmasıdır. Bu yaklaşım, son derece cinsiyetçi ve ayrımcıdır. Kadını sadece siyasetin vitrininde görmek isteyen, politikada etkin bir güç olmasını hazmedemeyen bu zihniyet; kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadını hep ikincil planda tutmak isteyen zihniyettir.

Erkek politikacıların kullandığı üslup, söylediği sözler, gösterdikleri davranışlar; demokratik söyleme, demokratik siyasete, siyasi nezakete ne kadar uyuyor acaba? Söylemleriyle açıkça halkı tahrik edenler, çatışmaya davetiye çıkartanlar, bir birlerine küfür düzeyinde hakaret eden erkek politikacıları bir yana bırakılıp; sürekli bir kadın politikacıyla uğraşmak açık bir şekilde, cinsiyet ayrımcılığıdır.

Politikacıların ve medyanın, bu ayrıcılığa ve siyasi linç kampanyasına derhal son vermesi gerektiğini önemle vurguluyor, cinsiyetçiliği, ayrımcılığı, siyasi linç yaklaşımını şiddetle kınıyoruz.”

NE DEMİŞTİ?

Önceki gün akşam Tepekule Kongre ve Sergi MerkeziŽnde AKP’lilerle bir araya gelen Arınç, yaptığı konuşmada, şunları söylemişti:

“Sayın Bahçeli benim saygı duyduğum bir insan. Ama Temmuz, Ağustos'ta 'Gerekirse dağlara çıkarız' dedi, '50 sene de orada mücadele ederiz' dedi. ‘Dağlara çıkmak ve mücadele’. Bir baktık DTP'liler de dağlara çıkmaktan bahsediyor. İyi sen çık, zaten dağlardasın… Hatta bir kadıncağız var içlerinde - hanımefendilerden özür dileyerek söylüyorum- kahkahalar atarak `açılım bitti' dedi. Çok garip bir yaratık, Allah akıl fikir versin. Sonra daha yetmedi, İmralıŽdan haber geldi, `Ben de bu açılıma karşıyım sokak hareketlerini başlatın.' O karşı, bu karşı da onlar nasıl bir araya geldiler ben ona hayret ediyorum..”

ANF NEWS AGENCY

 

<-Geri

 1  2  3  4  5 Devam -> 
 
  Bi giştî mêvan 158049 ziyaretçi (478810 klik) livir bun  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden